İsviçreli hukukçu Philippe Currat, Uluslararası Adalet Divanının (UAD) İsrail aleyhine açılan “soykırım” davasındaki ihtiyati tedbir kararlarına uymanın, “İsrail’in sorumluluğu” olduğunu söyledi.
Uluslararası ceza hukuku alanında uzmanlaşan Currat, Cenevre’de avukat olarak görev yapıyor.
Currat, İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’ye yönelik devam eden saldırılarının hukuki boyutuna ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin, 29 Aralık 2023’te, Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail aleyhine UAD’de dava açmasının ve diğer ülkelerin de bu konuda adım atmasının önemine işaret eden Currat, bunun, meselenin uluslararası hukuk boyutunda birçok aktörü ilgilendirmesine olanak tanıyacağını belirtti.
Currat, UAD’nin aldığı kararların şu an için geçici tedbirlere dayandığını ve taraflardan “her türlü soykırımın” önlenmesini talep ettiğini vurguladı.
UAD’nin kararlarını dayatma gibi bir rolünün olmadığını ve kararını uygulamanın tüm taraf ülkelerin sorumluluğunda olduğunu hatırlatan Currat, “UAD’nin kararına uymak İsrail’in sorumluluğundadır çünkü BM Şartı’nın bir parçası olan UAD tüzüğünü onaylayarak mahkemenin tüm kararlarını uygulamayı kabul ettiler.” dedi.
Currat, 1948 tarihli BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne göre, soykırımı önleminin tüm ülkelerin sorumluluğunda bulunduğunu, bunun uluslararası teamül hukukunun da bir parçası olduğunu kaydetti.
Soykırımın, “belirli bir grubun ulusu, etnik kökeni, ırkı ya da dini dolayısıyla bir bölümünün veya tamamının yok edilmesi niyeti” olarak tanımlandığını dile getiren Currat, “Uluslararası suç olarak kaydedilen soykırım fiillerinden biri de grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarını kasten değiştirmektir. O zaman bu eylemlerin doğrudan faili olabilirsiniz ya da failin eylemleri gerçekleştirmesine yardımcı olduğunuzda suç ortağı olabilirsiniz.” diye konuştu.
“İsrail’in saldırılarını yürütme biçimi, bir grubun hayat şartlarını kasıtlı olarak kötüleştirme yönteminin parçası”
Currat, soykırımın faillerini finanse ederek, onlara silah, mühimmat veya suçun işlenmesinde kullanılabilecek diğer olanakları sağlayarak yardımcı olunabileceğini söyledi.
Mevcut durumda Gazze’de bir “soykırım” işlenip işlenmediğine ve bundan “kimin” sorumlu olup olmadığına dair kararı verme yetkisinin mahkemelerde olduğunu belirten Currat, “Ancak soykırımın biçimlerinden biri, grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarının kasten değiştirilmesi hesaplanarak uygulanmasıdır. İsrail’in saldırılarını yürütme biçimi, grubun (Filistinliler) fiziksel yıkımına yol açması hesaplanan hayat şartlarını kasıtlı olarak kötüleştirme yönteminin bir parçasıdır. Bu, insani yardım, gıda, su, ve her türlü tıbbi tedaviye erişimin kısıtlanmasıdır. Bu aynı zamanda Gazze Şeridi’ndeki hastanelerin veya diğer tesislerin yok edilmesidir.” ifadesini kullandı.
“Uluslararası toplum Gazze’de yeterince çaba göstermedi”
Currat, 7 Ekim 2023 sonrası İsrail’in saldırılarının başlamasından bu yana “Gazze’de soykırım yapılmış olabileceğine” ilişkin işaretler olduğunu ve Gazze’de yaşananların savaş suçu ve insanlığa karşı suç olarak değerlendirilebileceğini kaydetti.
Gazze’deki savaşın durdurulması için uluslararası toplumun gerekli adımları atmadığını belirten Currat, “Uluslararası toplum, Gazze’de yeterince çaba göstermedi. Evet, bugün olduğundan çok daha güçlü ve erken bir şeyler yapmış olmalıydık.” dedi.